Reklamı Kapat
Ahmet FAYDALI

Ahmet FAYDALI

ahmetfaydali@kayseridijitalhaber.com

Kendi İhracatımızın Düşmanıyız

Türkiye üretim kapasitesi ile dünyanın en önemli ihracatçıları arasında. Dünyanın neresine giderseniz gidin Türk menşeli ürünlerle rekabet eden ülkeler ve ürünler göreceksiniz. Fakat ülkeler arası ihracat rakamlarını karşılaştırdığınızda Türkiye''''nin emeğinin karşılığını pek de alamadığını görüyoruz. Sözgelimi Türkiye''''nin attığı taş vurduğu kuşa değmiyor. Peki bu gerçek bu kadar göz önündeyken neden hala çuvaldızı kendimize batırmak için bu kadar bekliyoruz?
 
FİYAT ODAKLI REKABET BİZİ YIPRATIYOR
Türk ihracatının en büyük düşmanı ne yazık ki yine bir Türk ihracatçısı. Kendi imkanlarımızla ve dünyayı karşımıza almak suretiyle ve hatta nice maliyetler ödemek pahasına uluslararası topraklarda gidilmedik yer, ayak basılmadık toprak bırakmıyoruz; ancak maalesef hala ihracat ürünlerimizi pazarlamayı bir türlü öğrenemedik. Nereye gitsek, hangi alıcının kapısını çalsak karşımıza "fiyat" kriteri çıkıveriyor. Nitekim Türk ihracatçısı, kaliteyi artırmak ve "Türk Malı"nın değerini korumak yerine satış kaygısı ve yahut rekabet hırsıyla sürekli bir diğer Türk üreticisinden daha ucuz fiyat sağlayarak satış politikası güdüyor! Sayın ihracatçılar, peki fiyatları sürekli nereye kadar aşağı çekeceksiniz? Esasen merak ediyorum fiyat odaklı rekabetin, rekabet değil de, kaynaklarımızın sömürülmesi anlamına geldiğini ne zaman öğreneceğiz?
 
KOPYACILIĞIN BEDELİ
Kâr elde etmenin önemli bir yolu da farklılaşmaktır. Farklılaşmak ise, araştırmak ve geliştirmek demektir. Fakat biz Ar&ge yerine birbirimizi kopyalamayı ya da taklit etmeyi daha çok seviyoruz. Bunun doğal sonucu olarak ihracat fazlası veren sektörlerimiz merdiven altı işletmelerin ürettiği satış fiyatlarının sürekli aşağı düşmesinden öte bir işe yaramadığı katma değersiz kopya ürünlerin tehdidi altında girmiş oluyor. Sürekli yenilik ilkesiyle uluslararası pazarlara her geçen gün daha kuvvetli nüfuz eden ve kar marjını yukarı çeken Avrupalı ve Çinli tüccarların karşısında, birbirine benzeyen ürünleri "maliyetleri düşürmek için kaliteden ödün vererek ve sadece satış fiyatı üzerinde oyunlar oynayarak" dünyaya pazarlamaya çalışıyoruz. Üretmek her zaman uzaya uydu göndermek demek değil, bazen de sahip olduğun kıymetleri korumak ve kollamak demektir. Hayranı değiliz; ama bir Amerikalı atasözüdür: "Zirveye çıkmak değil, zirvede kalmak zordur!"
 
"MADE IN TURKEY" MARKASINA HİZMET ETMELİYİZ
Hangi sektörde faaliyet gösterdiğimizin önemi yok; ancak hırslarımızı bırakıp "Made in Turkey" yazılı ürünlerin dünyanın en sağlam ve en kıymetli ürünleri olduğu algısının oluşmasına kolektif şekilde hizmet etmeliyiz. Nitekim birçok sektörde Avrupalılardan daha nitelikli ürün üretiyoruz; ancak "Made in Turkey" kalitesini dünyaya kabul ettiremediğimiz için Avrupalılar kadar kâr marjları elde edemiyoruz.  Süreç buraya gelinceye kadar tartışmamız gereken onlarca konu var; ama ihracatçılarımıza ve hatta -her zaman savunurum- ticari ataşeliklerimize çok fazla görev düşüyor. Devletimiz çeşitli programlarla Türk Malı''''nı markalaştırmak için gayret gösteriyor; ancak çalışmaları yetersiz görüyorum. Markalaşamadığımız sürece, sözgelimi dünyanın hamallığını yapmaya devam edeceğiz. 
 
Biz ihracatın terminolojisini ve raconunu öğrenemedikçe ve sürekli birbirimizin sırtından tutup çekmeye devam ettikçe, tüm dünyayı ürünlerimizle donatsak dahi yine de emeklerimizin karşılığını alamamış olacağız.
 
PAYLAŞ
×