Politika, asırlar boyu Mezopotamya''ya ev sahipliği yapan bizler için sürekli içinde bulunduğumuz şartlar ve olaylar itibari ile kendimizi en yakın hissettiğimiz konulardan biri. Nitekim dünya milletleri arasında politikaya yakınlık ve politik olmakla ilgili karşılaştırmalarda bilhassa Anadolu insanı politik olması yönüyle daima üst sıralardadır. Fakat artık yakın geçmişimizin de en çok tartışılan konularından biri olan "ihracat", nihayet politik meseleleri tartışmak kadar milletimizin kolektif şekilde katılım sağlama ihtiyacı hissettiği yepyeni bir gündem maddesi. Ancak, bu konuda tecrübelerimiz kadar ciddi tecrübesizliklerimiz var. Nitekim uluslararası ticareti ciddi anlamda devlet politikası haline getirmemiz son 20 yıldan ötesine gidemiyor. Özellikle son bir yılda karşılaştığımız bilinçli döviz atakları ve buna bağlı artçı enflasyon rakamları, Türkiye''ye döviz kazandırıcı faaliyetlerde hala kendimizi geliştirmemiz ve bu konuya daha çok emek vermemiz gerektiğini ortaya koymuş oldu. Ancak burada, ihracat perspektifimizi genişletmemiz gereken alanlardan ziyade; yaptığımız ihracatın eğer kontrol edilmezse nasıl doğal kaynaklarımızın sömürülmesi riskini barındırdığını ifade etmek istiyorum.
İhracat, bir davadır ve ihracatçı ise milletin gizli kahramanıdır. Dünyanın birçok ülkesinde sizin ürettiğiniz mal ve hizmetlerin tercih edilmesi ve gücünüzün ülke sınırlarını aşması oldukça gurur verici bir maceradır; ancak ihracat riskleri can sıkıcıdır ve doğrudan zarar eden ihracatçı, dolaylı olarak ziyan olan doğal kaynakları da içinde barındırır. Alacağını tahsil edemediğiniz yahut satış hırsı ile ederinden düşük sunduğunuz ihracat, ülke doğal kaynaklarının sömürülmesi anlamını taşımaktadır. Türkiye''de ihracat istatistikleri ihracatçılarımızın büyük bir bölümünün mal mukabili açık hesap olarak çalıştığını ve çoğu zaman alacaklardaki geri dönüşlerde problemlerle karşılaşıldığını ortaya koymaktadır. Tüm dünyaya vadeli satışı ve pazarlığı öğrettiğimiz iyi bilinen bir gerçek iken, ihracatçılarımız bu ortamda kendini korumak için riskleri iyi analiz etmeli ve kendimiz kadar ülke kaynaklarına olan sorumluluklarımızı da unutmamalıyız.
Ne ihracat kolay bir iştir ne de ihracatçı olmak. Uzmanlar, doğal kaynakların sömürülmemesi için regülatörlere ve devlet yetkililerine hep bir mesaj verme ihtiyacı hissederler ve esasen döviz politikalarının ihracatı teşvik ederken, doğal kaynakları korumayı hedeflemesini talep etmek de en gerçekçi taleptir; ama ihracatçının da müteselsil sorumluluğu unutulmamalıdır. İhracatçı, konusuna hakim olup, ümitsizliğe kapılmadan, üşenmeden, yılmadan, inanarak çalıştıkça ihracat risklerini elimine edecektir. İhracat risklerini elimine etmek demek, doğal kaynak tahribatının da önüne geçmek demektir.
Nasılsa terminolojiyi ilerleyen zamanlarda çok defa masaya yatıracağız. Şu an için, doğal kaynaklarımıza olan sorumluluklarımızı en önemli ihracat anlayışı olarak aklımızda tutmamızın bizim için en öncelikli ilke olduğunu unutmayalım yeter.